Eğitim Haber Sitesi

Haber Takip Merkezi – Güncel ve Tarafsız Haber Sitesi – Ülkenin Nabzını Tutan Site

Almanya ekonomide yeniden ‘hasta adam’ mı? Seçimler kritik dönemeçte!

Almanya, ekonomide yaşanan durgunluk ve artan rekabet baskısıyla yeniden "Avrupa'nın hasta adamı" tartışmalarının merkezinde. Pazar günü yapılacak seçimler, ülkenin ekonomik refahı ve siyasi geleceği açısından kritik önemde görülüyor. Yeni hükümetin, büyümeyi canlandıracak reformları hayata geçirip geçiremeyeceği merak konusu.

“`html

Almanya’da bu pazar yapılacak federal seçimler, ülkenin ekonomik istikrarı ve savunma politikaları üzerindeki risklere dair ciddi endişelerin gölgesinde gerçekleşecek.

Avrupa’nın en büyük ekonomisi olan Almanya, Avrupa Birliği’nin (AB) gayrisafi yurt içi hasılasının (GSYH) yaklaşık dörtte birini oluşturmasıyla tanınan bir ülkedir. Ekonomik yapısı ve siyasi durumu, kıta genelindeki ticaret, yatırım olanakları ve ekonomik büyüme üzerinde önemli bir etki yaratmaktadır.

Son 25 yılın ardından tekrar tartışma konusu olan “Avrupa’nın hasta adamı” durumu, seçimlerin yapılacağı bu dönemde Alman ekonomisinin maruz kaldığı yapısal sorunlar ve rekabet zorluklarıyla dikkat çekiyor.

Ülkede göç ve iltica politikaları seçim kampanyalarının merkezi haline gelse de, seçmenlerin en çok endişe duyduğu konunun “ekonomik refah” olduğu görülüyor.

Rusya-Ukrayna krizi artık dördüncü yılına yaklaşırken, savunma stratejileri ve ABD’nin güvenilirliği de başka bir kaygı kaynağı olarak öne çıkıyor.

Almanya’nın ekonomisi, geçen yıl Çin ile artan rekabet ve yapısal sorunlar nedeniyle üst üste iki yıl küçülme kaydetti. Ülke 2025 yılına, düşük büyüme tahminleri ve uluslararası ticaretin getirdiği zorluklarla girdi.

Ekonomistler, Almanya’nın bu yıl da sanayileşmiş ülkeler arasında en zayıf performans gösteren ülkelerden biri olacağını öngörüyor. Ülkenin ekonomisini oluşturan sanayi şirketleri, yükselen enerji maliyetleri ve dış talepteki azalma ile birlikte mücadele etmekte zorlanıyor.

Bir zamanlar başarılı bir iş modeli olan “Uygun maliyetle enerji ve ara malı ithalatı yap, bunları işleyip ‘Made in Germany’ markasıyla pazara sun” stratejisi artık etkisini yitiriyor. Kovid-19 pandemisi, tedarik zincirindeki aksamalar ve Rusya-Ukrayna savaşından kaynaklanan krizler Alman ekonomisinin zayıf yönlerini ortaya koydu. Ülke, jeopolitik sorunlar, iklim değişikliği, ekonomik durgunluk ve demografik zorluklarla başa çıkma görevleriyle karşı karşıya bulunuyor.

Almanya’nın ekonomik yapısı; düşük yatırım düzeyleri, fazla bürokrasi ve yüksek lokasyon maliyetleriyle zorlu bir süreçten geçerken, iç ve dış hükümet krizlerinin ortasında gerileyerek Almanya’nın uluslararası alanda itibar kaybetmesine neden oluyor.

Tarihsel olarak küreselleşmeye ve ucuz enerji girdilerine bağlı olarak refah sağlayan Almanya’nın büyüme modeli, bu kez yapısal zorluklar ve jeopolitik risklerle sarsılmakta. Seçim sonrası kurulacak koalisyon hükümetinin piyasa odaklı reformlar uygulaması ve yatırımcı güvenini artırması gerekecek.

YAPISAL SORUNLAR VE GEREKEN REFORMLAR

Almanya’nın hala aşırı bürokrasi, yetersiz vasıflı iş gücü, artan enerji giderleri ve demografik değişim gibi kalıcı sorunlarla başa çıkmaya çalıştığı belirtiliyor. Piyasa odaklı reformların ivedilikle hayata geçirilmesi şart.

Bürokrasinin azaltılması, tüm partilerin gündemindeki önemli bir konu olarak öne çıkıyor.

ALMANYA’NIN SANAYİ SEKTÖRÜ KRİZDE

Sanayi üretimindeki düşüş ve zayıf ihracat, yeni hükümeti bekleyen risk faktörleri arasında sıralanıyor. Bir zamanların küresel ekonomik lokomotifi olan Almanya’nın sanayi sektörü şu anda zorlu bir dönemden geçiyor.

İhracata bağımlı olan ve GSYH’nin neredeyse %30’unu oluşturan Almanya sanayisi, küresel duraklama, artan Çin rekabeti ve yükselen enerji fiyatlarıyla olumsuz etkileniyor. Otomotiv sektörü, elektrikli araçlar pazarındaki yavaşlama ve Çin’in etkisiyle ciddi bir krizle karşı karşıya. Elektrikli araçlara geçiş süreci, mevcut sorunların üstüne eklenerek daha karmaşık hale geliyor. Almanya’nın en değerli ürünü olan otomobillerin üretimi ABD ve Çin gibi rakipler karşısında zorlanıyor.

ENERJİ MALİYETLERİ ÜZERİNDEKİ RUSYA ETKİSİ

Almanya’nın enerji maliyetleri, özellikle elektrik ve gaz fiyatlarının yüksekliği nedeniyle sorun teşkil ediyor. Ülkedeki enerji bağımlılığı, Angela Merkel döneminde Rusya’ya duyulan aşırı bağımlılık neticesinde derinleşti. 2022’deki Rusya-Ukrayna savaşı, enerji maliyetlerini artırdı ve ülkenin nükleer enerjiden vazgeçmesi durumu zorlaştırdı.

Bu yüksek enerji maliyetleri, özellikle enerjiye duyarlı kuruluşların rekabetçi kalmasını güçleştiriyor ve sanayi üretiminde düşüşü hızlandırıyor. Yeni hükümetin, yenilenebilir enerjiye yatırım yaparak maliyetleri azaltma yollarını araması gerekiyor.

TRUMP’İN TİCARET POLİTİKALARI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Donald Trump’ın uyguladığı gümrük tarifeleri, küresel ticaret gerilimini artırırken, Almanya’nın ABD ile olan ticaret fazlası geçen yıl rekor seviyeye ulaştı. Bu fazlanın büyük bir kısmı otomotiv sektöründen gelirken, dijital ürünlerde Almanya ABD’ye karşı açık vermektedir.

Trump ise Almanya’nın ABD’ye karşı ticaret fazlasına yönelik eleştiriler getirerek, Alman otomobillerine ek gümrük vergisi getirme tehdidinde bulunmuştu. Eğer bu durum uygulanırsa, ticaret fazlası riske girebilir. Analistler, Trump’ın daha fazla korumacı politikalar uygulaması durumunda Almanya’nın ihracata dayalı ekonomisinin ciddi sorunlar yaşayacağını öngörüyor.

BORÇ FRENİ VE GELECEK

2009 yılında yürürlüğe giren borç freni, bütçe açığını kontrol ederek hükümetin borçlanmasını kısıtlayan bir düzenlemeyi ifade ediyor. Ancak bu sistem, potansiyel koalisyon partilerini bölmüş durumda. Ekonomistler, borç freninin gevşetilmesinin, Alman ekonomisini canlandırmak ve savunma harcamalarını finanse etmek için önemli olabileceğini dile getiriyor.

ÇİN İLE BAĞLARIN DERİNLİĞİ

Almanya, diğer büyük Avrupa ülkelerine göre Çin’e daha fazla bağımlıdır. 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne katılımıyla hızlanan büyüme, Almanya’nın sanayi ürünlerine olan talebi artırdı. Ancak, Çin’in Almanya’dan satın aldığı ürünleri daha fazla üretme kabiliyeti, Alman ekonomisinin büyümesini tehlikeye atıyor.

Çin’in hızla yükselen kalite standartları, bu ülkeyi Almanya için zorlu bir rakip haline getirmiş durumda. Alman sanayisinde kullanılan çoğu ara ürün, Çin’den tedarik ediliyor ve bu, Almanya’nın ekonomik bağımlılığını artırıyor.

BEŞ ADAY REKABETTE

Almanya’daki 23 Şubat erken genel seçimlerinde, beş farklı aday başbakanlık için yarışıyor. Sosyal Demokrat Parti (SPD), mevcut Başbakan Olaf Scholz’u yeniden aday gösterirken; Hristiyan Birlik partileri, CDU Genel Başkanı Friedrich Merz’i, Yeşiller ise Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanı Robert Habeck’i aday olarak belirliyor. Aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) Partisi’nin ise eş başkanı Alice Weidel, başbakan adaylığında bulunuyor.

CDU/CSU, Alman ekonomisine yönelik kapsamlı bir canlanma programı üzerine kampanya yürütürken, SPD sosyal harcamalara öncelik verme niyetinde. Yeşiller ise çevre konularını öne çıkartıyor. Ayrıca, SPD, savunma ve altyapı projeleri için daha yüksek kamu borcu gerektiğini savunuyor.

Yeni hükümet, dijitalleşmeyi hızlandırmak, kamu altyapısına yatırım yapmak ve kurumlar vergisi oranlarını düşürmek gibi etkilere başvuracak.

ALMANYA BU DEFALARDA KENDİNİ KURTARABİLECEK Mİ?

1990’da iki Almanya’nın birleşmesi, ekonomi üzerinde ağır maliyetler oluşturmuş ve uzun bir süre boyunca işsizlik oranlarını artırmıştı. Almanya’nın tekrar “Avrupa’nın hasta adamı” tanısı alıp almayacağına dair tartışmalar yeniden başlamışken, bu durumun Avrupa’ya ne gibi sonuçlar doğuracağını merak ediliyor.

Yüksek istihdam, istikrarlı ticaret fazlası ve sağlam kamu maliyesi gibi avantajlara sahip olan Almanya’nın “hasta adam” tanımının ortadan kaldırılması, seçimlerin ardından yeni hükümetin öncelikli görevleri arasında yer alacak.

“`